heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

22 Şubat 2010 Pazartesi

başların ayak altında kalması!

magna carta, ingiliz kralı john tarafından 1215'de kabul edilen ve onun kafasına göre vergi koyamayacağına, vergi koyacaksa bile çiftçi ve aristokrat sınıfına danışması gerektiğini belirten, kralın yetkilerini sınırlayan anayasa türü ilk belgedir.

aradan yüzlerce yıl geçmiş olsa bile ülkemizde hala hükümetler kafasına göre vergilendirme yapar, kendi çıkarları için kdv oranları düşürülür durur ve tüm bunlar girmek istediğimiz birliğin yüzlerce yıl gerisinde olduğumuzu bize hatırlatır.

allahtan bizde aristokrasi yok! halkın içinden gelenler bunları yapıyorsa kendisini tanrının seçtiğini söyleyen aristokratlar kim bilir neler yapardı?

aristokrasinin temeli elbette atina ve roma'ya dayanır. pleb ve patriciler şeklinde yapılanan roma dünyayı, köleliği de içine alarak tarihin en vahşi uygarlıklarından birini kurdular. sırtlarını tarıma dayayıp, orada da köleleri kullanılıyorlardı. her şey atilla'nın gelmesine kadar devam etti. atilla avrupa'nın dümdüz ovalarında yel gibi esti. roma kendi yarım adasına çekildi. avrupa'da ise meydan hunlara karşı büyük kaleler yapan, saldırılarda çiftçilerini koruyan, sonradan aristokrat olarak adlandıracağımız bu soylulara kaldı. lord kelimesinin öz anlamı efendi değildir. koruyucudur.

neyse, orta çağ boyunca avrupa çiftçilerinin hali pür perişandır. bir çiftçi, doğduğu andan itibaren soylusunun kölesidir. onun malıdır. onun arazisini terk edemez, kaçamaz. kaçanlar idam edilir. başka bir soyluya sığınsa bile, düşman olsalar da aralarındaki bu çiftçi dayanışmasından ötürü kaçanlar birbirlerine teslim edilir. üstelik bu çiftçilerin boynuna 11-12 yaşlarında bir boyunduruk geçirilir ve çıkmayacak şekilde iyice perçinlenir. bu tasmada bağlı olduğu soylunun simgesi de bulunur ve kimin malı olduğu iyice anlaşılır. ilk gece hakkı vardır. yörenin soylusu, evlenen kadının ilk gecesinde onunla birlikte olma hakkına sahiptir. isterse bu hakkından feragat edebilir. isterse parayla kocasına bu hakkını satabilir. sınıf değiştirmek imkansızdır. çiftçi çiftçidir. soylular ise keyiflerine bakmaktadır. bu öyle bir keyiftir ki fransız ihtilali sırasında hapishanelere doldurulan soylular, vakit geçsin diye, can sıkıntısından birbirlerini becermişlerdir.

aristokratların son nefeslerinin vermelerinin nedeni de burjuvanın önüne geçememeleridir. şehirlerin efendileri olan bu esnaflar, düzenli olarak büyüyerek, gelişerek aristokratları evlerinde hapsetmişlerdir. en sonunda en çok toprağa sahip olan kilise ve aristokrasi bir çok ülkede tarihin karanlık sayfaları arasında sıkışıp kalmışlardır.

geçen seneki 1 mayıs'ı hatırlayın. ne demişlerdi;

"ayakların baş olduğu yerde kargaşa eksik olmaz"

tam anlamı ile aristokrat söylemi. vallahi bak, zaten işlerine geldiği zaman yetkiyi halktan alırlar, her şeyi referanduma taşıyacaklarını söylerler, işlerine gelmediği zaman ayak, baş muhabbeti alır başını gider. iran'da da islam cumhuriyeti referandumla ilan edildi. bugün türkiye'de böyle bir referandum yapılsın, halkın büyük çoğunluğu bu sistemi ister. her şeyi bildiğini, her şeyi çözeceğini söyleyen yeni bir aristokrasi sınıfımız var. bunlar kendilerinden olmayan kişileri, yeğenlerini bile reddediyorlar.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.