10- sergio leone nin spagetti western üçlemesi:

for a few dollars more'da ise eastwood'un o meşhur soba kapağı sahnesi vardır. hasmı kimsenin bir tüfekten daha hızlı olamayacağını söyler. clint amcam ise kalbini kurşundan korumak için soba demirini iple bağlar ve kalbinin üstünü örtecek şekilde boynundan geçirip giyisilerinin altında saklar. hasmı tetiğe basar. eastwood kurşunun etkisi ile resmen havada uçar ve geriye düşer. hasmı gülerek yanına gelir. eastwood'un o meşhur bakışı ve bangg! sahnenin benzerini yine back to future 3'de marty kullanır. zaten bu filmin 1930'lar versiyonunda bruce willis oynamıştır.
the good the bad and the ugly'de ise o müthiş, görebileceğiniz en güzel düello sahnesi vardır. iyi, kötü ve çirkin, 4 torba altın para için düelloya tutuşur. siz ekranda ilk kez izlerken kendinizi onların yerini koyarsınız ve hangisine ateş edeceğinizi düşünürsünüz. filmde de çirkin aynı haltı yer. oysa van chief ve eastwood kime ateş edileceğini biliyordur!
9- star wars:

episode 5'de ise luke'un babası ile, yani darth vader ile kapıştığı sahne de müthiştir. luke sonunda elini kaybeder. ama darth vader yapacağını yapar ve son sözünü de söyler;
"sen benim oğlumsun!"
8- karate kid:

7- saving private ryan:

"hayır, bitirelim!"
6- barry lydon:

filmin geri kalanı o sahneden sonra önemsizdir. çocuğun oyunculuğu olağanüstüydü. genç bir delikanlının hayata karşı tüm acemiliği yanında artık iyice görmüş geçirmiş olan barry'nin duruşu, sakinliği her şeyi açıklar nitelikteydi. ama aptallık baki kalıyor işte.
5- rocky:

filmin sonunda rocky in ağzından tek bir söz çıkar;
"edriyınnn, edriyınn!!"
elbette adrian'nın da ağzından tek bir söz çıkar;
"raki, raakii!!!"
böylece filmimiz biter. ama raging bull'u mu anlatsaydım. hmm, son maçında sugar ray ile karşılaşan jake'in tek bir amacı vardır: devrilmemek. sugar ray, jake'i anasından doğduğuna pişman edene kadar döver. jake'de yüz falan kalmamıştır. yüzünün her bir santimetrekaresi şişmiştir. ama jake hala daha bağırmaya devam etmektedir;
"ben seni devirdim, sen beni deviremedin!"
4- the matrix:

trinity ışınlandıktan sonra smiht ile neo başbaşa kalır. silahlarını çekmek için hazırlanırlar. tam o sırada, istasyonda rüzgar dahi yokken aralarından bir gazete parçası geçer. kovboy filmlerine güzel bir gönderme. ve silahlar çekilir. şarjörler bitene kadar, silahları birbirlerinin kafasına dayayana kadar basarlar tetiğe.
"kurşununuz bitti bay anderson!"
"senin de!"
tekme tokat birbirlerine girerler. o özel hareketle neo, smith'in boğazına parmaklarını geçirir. smith'in o andaki halini hatırlayan hatırlar. dili dışarı çıkmıştır. güzeldi, dövüşlerimde de denemişimdir. ama ben yapınca pek etkili olmadı! neyse, birbirlerini feci şekilde hırpalarlar. bokstan uzak doğu dövüş sporlarına kadar tüm teknikler uygulanır. özellikle smith'in neo'yu bir kolona yapıştırıp karnını yumrukladığı sahne vardır. inanılmaz güzellikteydi. smith'in yumruklarının hızı yanında neo'un vücudunun hareketsizliği çok güzeldi.
en sonunda raylara düşerler. smith, bay anderson'ı boynundan kavrar. bay anderson'ın ölümünün sesi duyulur, tren gitgide yaklaşır ve neo o artık klasik haline gelmiş hamlesini yapıp raylardan uçarcasına tavana sıçrar ve smith'i tavana yapıştır. yere neo dimdik iner. ters bir takla ile raylardan kurtulur. tren smith'e çarpar. neo çıkışa yönelir. trenden smith iner ve trinity'nin sözleri duyulur;
"run neo run!"
3- a clockwork orange:

i'm singin in the rain (çatt!)
just singin in the rain (kütt!)
filmde şiddetin en alasını görürsünüz. dilenci, alex'in annesi, gardiyan, doktorlar yani herkes kötüdür. bu kadar berbat bir dünyada bir tek alex'mi iyi olmak zorundadır? kötülük mü doğuştandır, yoksa iyilik mi? iyilik için çaba harcamak gerekiyorsa eğer, kötülük için ne yapmak gerekir? hiç bir şey. kendin ol yeter!
neyse, alex'in o entelektüel kadının evine girdiği ve grup elemanları tarafından satıldığı sahne vardır. kadının evine girer, onu kızdırır ve kocaman penisle acayip matrak bir eğlencenin içine dalar. eğlencenin sonunda kadını oral yoldan müthiş bir şekilde tatmin eder!
ama o yazar ile karısının evine girdiği sahne var ya, aman tanrım!
i'm singin in the rain (çatt!)
just singin in the rain (kütt!)
2- taxi driver

ulan new york'un pezevenkleri ne pis heriflermiş. öldür öldür bitmiyor, 50 tane kurşun boşaltsan yine ölmüyor. üstelik çıldırmış gibi hala daha saldırıyor. ama süper kahraman olmak kolay değil. kurşunlara göğüs gereceksin, acıyı hissetmeyeceksin, ancak o şekilde teşekkür mektuplarına kavuşabilirsin.
1- fight club.

filmde jack ile tyler durden'ın barın kapısında ilk dövüştüğü sahne güzel. ona lafım yok. ama jack'in patronunun odasında kendisini dövmesine diyecek kelime bulamıyorum. inanılmaz, gördüğüm en müthiş dövüş sahnesiydi.
"ve birden tyler ile ilk dövüşü aklına geldi! yumruğu kendine geçirdi. uçarak cam sehpanın üstüne düştüğüne patronu o gün hangi renk kravatı giymişti acaba? mavi miydi? günlerden salı o zaman. belkide kırmızıdır."
kim bu jack, nasıl bir insandı? bir insan kendine bunları nasıl yapabilirdi ki? gözlerin büyümüş patron, korkuyorsun? inandığın, kendini içinde güvenli hissettiğin koskoca dünyanın yıkıldığına mı şahit oluyorsub? kim bunlar? onlar sizin aşçınız, kapınız, garsonunuz, servis görevliniz ve hatta sizi koruyan polisleriniz. birgün biri eline yarı otomatik bir makinalı tüfekle girebilir ve herkesi öldürebilir. bu, büyük ihtimal tanıdığınız biridir. veya aynı tanıdığınız kişi, siz polisi ararken kendisini ofisinizde dövebilir. siz olayın dehşetini yaşarken o dizleri üzerinde iki büklüm çökmüş ve size bir daha vurmaması için yalvarırken içeriye o çok güvendiğiniz polisler girer. artık sizin dediğinize kim inanır ki?
"lütfen bir daha vurmayın bana, nolur!"
7 yorum:
Eheheh ilk 2 sırayı kapmış olmaktan gurur duyduk. Thanks : ))
Saygılar,
t&t
valla marla ile günleri paylaştıklarında hatırlarsınız bir diyalog vardı;
"senin adın ne? rupert mi, cornellius mu, travis mi? kendine verdiğin o isimlerden hangisisin?"
travis and tyler durden. yani bence rupert and tyler durden da olabilirdi. ama enteresan olmazdı :)
: )
İşin aslı Ekşi Sözlük'e kayıt olurken bir nick seçmek gerekiyordu. Travis Bickle ve Tyler Durden arasında seçim yapmaktansa her ikisini de almaya karar verdim. Şizoid bi yapı oldu, bence şık oldu.
travis bir numara, en büyük ;)
mesela 1850 lerdeki istanbul a uyarlansa bu iki film. travis faytoncu, başında fes, geceleri çalışıyor. kırım harbinden geri dönmüş, kafayı sıyırmış bir levanten. acayip hoş olurdu :)
Parkis Bickle! ehehe
v for vendetta olur diye bekledim göremedim yıkıldım. o kendisini teslim almak için gelenleri biçmeye başlamadan önce 'my turn' diyip hepsini yusuflattığı sahne hani. (:
v for'u beğenmedim. bence iyi bir film değil.
Yorum Gönder