yıllar önce atila dorsay, yılmaz erdoğan ın şiiri için "travesti şiiridir" demişti. yalana ne gerek var, gerçekten öyle. duygu sömürüsü yapıyor ve satıyor. o bayık, iğrenç, tiksinç şiirlerinden çok etkilenen yaşı küçük kesim, pıtırak gibi onun şiirlerine benzer şiirler yazmaya başladılar. bu şiirler genel olarak "terkedilmek", "ahh aşk sen ne güzelsin", "gözyaşlarım kan olmuş kalbime akıyor" ve "aşk bu şehri artık terk etti" temalarını içeriyor. tabii bu şiirler sadece kitaplarla sınırlı kalsa yine iyi, kasetini de yapıyorlar!!
hemen her yerde bu temalı şiirlerden bol bol görebilirsiniz. ama işin cılkı da çıkabiliyor, özellikle şiirin son dizesinde açığa çıkan "şehir bile bana küstü" vb türevleri olan laflar ile kusma isteğim artıyor. hayır, monitöre de kusamam. kalırım bok çuvalı gibi. neyse, alın bu da benden olsun;
ahh aşkım
gözyaşlarım sel olmuş
şehir kanalizasyon sistemini tıkamakta
ve senin yağmur sandığın
benim gözyaşlarım
artık kalbimde yer kalmadı
şehirdekiler bile anladı
sen anlamadın
hava puslu
gözlerim yine doldu
sperm ağlıyorum artık!
çünkü seni düşünüyorum
akciğerlerimden nefes alamıyorum
boğaza bakamıyorum
bu travesti şiirime de
burada son veriyorum
The Brutalist: Zalim Olan Hangisi?
4 saat önce
10 yorum:
bu şehre bok atmalı şiirlerin çoğunda da kurban hep istanbuldur.
hep istanbul sebep olmuştur, istanbul ne hale getirmiştir, istabuldan intikam alınacaktır.
daha sabah incesaz-yalnızız- döndü odada -kandırdın bizi istanbul- diyor şarkıda. ozaman geçti aklımdan. istanbul istanbul olalı hep suçludur.
bu lümpenlerin işi işte :) büyük bir şehre geldiklerinde yaşadıkları kültür şokunu atlatamıyorlar. akabinde kendilerini suçlayamadıkları için suçu istanbul a atıyorlar :p
beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar gibi, sanki istanbul a başka yağmur yağıyor!!!
ayrıca halkın bilinçaltında istanbul un sahipplerinin yüzlerce yıllık sömürmesinin intikam hissi var. o yüzden şehri sevmiyorlar, yabancılar, kirletmekte beis görmüyorlar, çünkü hala daha köylüler, çok kalabalık olduklarından şehirleşemiyorlar, ama 2-3 nesil sonra nasıl olsa düzelecek her şey, tıpkı sanayi devriminin ardından londra ve paris de olduğu gibi, şehir kültürü eninde sonunda yutacak...
Suçu İstanbul'a değil, içindeki lümpenlere attım.
Geldiğim ilk gün şunu dedim:
Burada durmam.
Durmadım da.
Tiksintinin başkenti.
Dünyanın en iğrenç yeri.
Yemin ettim bir daha adım atmam.
Bildiklerimin çoğunu orada öğrendim.
denizi ve beton yığını görmeyi daha çok seviyorum. o yüzden şehir olsun, akıllı olsun, yatacak yeri olsun, gerisi önemli değil...
Aynen katılıyorum yazdıklarına.
İlk görüşte deli gibi aşık olduğum hastası olduğum tip gelip bana bu tarz şiirler okusa anında soğurum mesela.
Düşününce bile ürperdim..
Ama Orhan Veli'den bi kuple okusa o da her zaman değil aşkım ikiye katlanır 5 artar eksilmez bölünmez...
Şiir çok çok çok nadiren iyidir.
demek ilk görüşte deli gibi aşık olmamışsın :) olsan soğuyamazdın :)
Oluyor maalesef. Ha bir de kalın tabanlı spor ayakkabı giyiyorsa ve kazağını sırtına geçirip kazağın kollarını önden bağlıyorsa bunlardan bir ya da her birini aynı anda yapıyorsa ben de direkt soğuyorum tabiat meselesi..
olmaz o öyle, hoşlanmak ile aşık olmak ayrı ayrı şeyler, karıştırmamak lazım...
Benden iyi mi bileceksin allah allahhh:P
Yorum Gönder