heyy!!! heyecanlı mısın?!

korkma, okudukça geçer!

24 Mayıs 2011 Salı

freud ne diyor?

moravyalı bir insan olan sigmund freud, ömrü boyunca insan davranışlarını açıklayacak, birbiriyle tutarlı, tek bir büyük teoriye odaklanmıştır. ancak bu hedefine varamadan ölmüştür. amacına ulaşamamış olması, amaca giden yolda düşündüklerini anlatmaya engel değil.

onun psikodinamik görüşünü açıklamak için beş temel teorisini anlatmak gerek. kendisi karakter oluşumunun psikoseksüel gelişim üzerine kurulu olduğunu savunmuş ve psikoseksüel gelişimi beş farklı etap halinde açıklamıtır. bu gelişim evrelerinin herhangi birinde ihtiyaçlarımız yeterli düzeyde karşılanmazsa kişilik bozukluklarımızın ortaya çıktığını söylemiştir. ama önce zihin(birinci teori)den bahsedelim.

ona göre bilinç, uyanıkken farkında olduğumuz kısımdır. önbilinç, rüyalarımızda hatırladıklarımızı(rüyalarda direkt anlatım olmaz, sembollerle ile anlatılır. bu sayede bilinçdışının ipuçları bize verilir) ve dil sürçmelerini(dil sürçmeleri aslında dil sürçmesi değildir. söylemek istediğimiz şey ve söylediğimiz şey farklıdır, çünkü söylemek üzere olduğumuz şeyle ilgili bastırmış olduğumuz bir takım duygular vardır.) içerir. bilinçdışı ise gizli kalmış korkularımızı, travmalarımızı barındırır. bilinçdışı tümüyle saklıdır. bilinçdışını doğrudan görmek mümkün değildir. freud bu görüşünde son derece katıdır.

ona göre ikinci teori ise libido, yani hayatta kalma güdüsüdür. yani doğuştan sahip olduğumuz enerjidir. libido salt cinsel dürtü değildir. cinsel dürtü libidonun bir parçasıdır.

freud'a göre zihin ise kendine özgü güdüleri ve izlediği gelişim çizgisi olan üç kısımdan oluşur(üçüncü teori). önce id ortaya çıkar. id, ilk iki yıl tek başınadır ve bencildir. yani kendisinden başka hiç kimseyi düşünmez. haz ilkesi gereği harekete geçer. bebek sürekli haz, yani rahatlama peşindedir. yemek, içmek, ısınmak ve rahatlamak ister. açlıktan, ıslanmaktan ve soğuktan hoşlanmaz. iki yaşından sonra ise ego ortaya çıkar. hayatta kalmak için planlar yapmak gerekmektedir ve bu işin sadece id ile olmayacağını anlar. ego ile id kavga halindedir. ego engelleyicidir. ego, idler yüzünden kişinin zarar görmesini engellemeye çalışır. üç yaşından sonra ise anne babanın etkisiyle süper ego ortaya çıkar. süper ego çocukluk boyunca gelişir ve ergenlikle beraber olgunlaşır. süper ego bizi anti sosyal olmaktan korur. o bizim vicdanımız ve ahlak bekçimizdir. id ve egonun mücadelesini yukarıdan izler. onlar gibi bencil değildir. süper ego başkalarını da düşünür. süper egosu gelişmemiş kişiler işledikleri suçlardan ötürü pişmanlık duymazlar. ama id'leri fazlasıyla bunaltmamak lazım. yoksa olmadık zamanlarda ve yerlerde id'ler kendi bildiklerini okumaya kalkar. bu durumda bile ego devreye girer ve kişinin zarar görmesine engel olur. her şeye rağmen süper ego da çok masum değildir. sağ ve sol melek gibi değillerdir en azından. daha çok toplumsal kabuller, toplumun olmasını isteklerini kapsar. kimi zaman ego dengeyi kuramaz ve süper ego baskın gelirse, bu da kişilik bozukluğu yaratır. bunun yanı sıra aşırı korumacı, kıskanç kişiliklerin bu grupta olduğundan bahsediliyor.
neyse, ego, işte bu temel güdülerimizle kültürel elemanlar arasında bir köprü görevi görür ve id'i sosyal açıdan kabul görecek yollarla tatmin etmeye çalışır. ancak bazen id o denli büyüyor ki, kontrolden çıkabiliyor. böylece kişi kendini içinden çıkılamaz bir kaygının eşiğinde buluyor. bu kaygıysa gerginlik, öfke ve üzüntü getiriyor. insan, id ile süper ego arasındaki savaşta bir uzlaşma yakalayamıyor. mesela arzuladığı bir beraberliği ahlaki değerlerle örtüşmediği için yaşayamıyor. işte böyle durumlarda ego, savunma mekanizmalarını (dördüncü teori) araç olarak kullanıyor. bunlar bizi istemediğimiz düşüncelerden koruyan bilinçdışı çarelerdir.

bunlardan birincisi bastırmadır. freud'un savunma sistemlerinin temelinde bastırma yer alır. kişi, kendisini tehdit eden herhangi bir uyaranı ya da hayatına giren ve ona travmatik deneyimler yaşatan herhangi birini tamamen unutabiliyor. yani istemediğimiz düşünceleri bilinçdışına atarız. korkunç anılar, suçluluk hissettiren arzular gibi. ama bilinçdışı, düşünceleri saklı tutarken libidoyu tüketebilir. psikanalizin görevi genelde burada başlar.  istenmeyen düşüncelerle yüzleşmek ve üstesinden gelmek için onu bilinçli zihne çıkarır. yani yüzleşme sağlanır. bir diğer mekanizme ise reddetmedir. kişi, bastırmanın aksine gerçeğe dair herhangi bir bilince sahip olsa da kaygı yaratan uyaranın varlığını reddederek yok sayar. mesela sınav sonuçları açıklanır ve kötü bir not alınır. bu kötü notun alınmış olmadığını varsayarak, öğretmenin puanları toplarken bir yanlışlık yapmış olduğunu düşünmek kişiyi rahatlatır. yöneltmede ise kişi kabul görmesi güç bir iç tepiyi başka bir uyarana yöneltiyor. mesela iş yerinde patronla bir gerginlik yaşayıp siniri eve döndükten sonra, siniri eşten çıkarma. başka bir savunma mekanizması da olayları entelektüelleştirmedir. kişi herhangi bir olayın duygusal yönünü görmezlikten gelerek, onun entelektüel açıdan göze çarpan özelliklerine odaklanıyor. bir yakınınızın kaybında, üzüntü ve yas duyulacağına cenaze töreninin detaylarına takılabilirsiniz. yansıtmada ise içsel bir gerçeğin yarattığı kaygı nedeniyle, kişi, kişisel etmenlerle ilgili bir durumu dışarıdaki bir uyarana bağlar. mesela herhangi biriyle tartışılırken tartışma kaybediliyorsa, tartışmada haksız duruma düşmemek adına karşıdakinin "akılsız" olduğunu söylemek gibi. mantık çıkarımlarında ise olayların gerçek nedenlerinden farklı mantık çıkarımları yapılır. mesela hoşlandığı insan tarafından reddedilen bir insan "zaten yeterince iyi değildi" gibi bir sonuca varabilir. tepki oluşturmada ise kişi, istenmeyen düşünce ve davranışları reddetmekle kalmayıp, kendisinin bu düşünce ve davranışları sergileyen gruptan olmadığına inanır. herhangi bir arkadaşından nefret eden bir kişi, ona aşırı sevgi gösterilerinde bulunuyor olabilir. geri çekilmede ise kişi, geçmişte kendisini güvende hissettiği bir gelişimsel döneme geri döner. mesela baskı altındayken parmak, kalem emmek, sigara, içki içmek gibi. süblimasyon ise saldırganlığın ardında yatan itici kuvvet olarak görülüyor. mesela kişinin içindeki saldırganlık duygularını sert futbol oynayarak boşaltması. 

en sonunda psikoseksüel gelişim evrelerine geldik(beşinci teori). ona göre kişilik ilk beş yılda oluşur ve daha sonraki yıllarda da gelişmeye devam eder(işlenir). altıncı yılda durgunluk başlar ve kişilik dinamikleri daha dingin hale gelir. ergenlikle kişilik dibamikleri yeniden canlanır ve yetişkinliğe doğru tekrar durulur. neyse, bu evrelerin adları ise;


oral evre (0-2 yaş), anal evre (2-3 yaş), fallik evresi (3-6 yaş), latan evre (6-11 yaş) ve genital evre (11 yaş ve sonrası)
oral evrede haz kaynağı ağızdır. bebek iç güdüsel bir emme davranışı gösterir. bebeğin oral tatmini tam olarak karşılanırsa kişinin güven duygusu gelişir ve olumlu bir kişilik gösterir. diğer türlü ise karamsar, güvensiz, şüpheci ve saldırgan olur. bu dönemde anneye bağlılık çok ön plandadır. bağımlılık duygusu da bu dönemde oluşur ve yaşam boyu da sürer(ekşi sözlük'deki freud'a göre star wars yorumları başlığına tıklayın. ne demek istediğimi tam olarak anlayacaksınız). bağımlılık, en zor giderilen duygudur. egonun gelişmesinden sonra bile bireyin kaygılı, korkulu, güvenini yitirdiği dönemlerde bu bağımlılık duyguları tekrar görülür. en aşırısı ana rahmine dönme isteğidir. bu devrede takılıp kalmak oral saplantıdır.

anal evrede ise bebek barsaklarını nasıl kontrol edebileceğini öğrenir. haz odağı anüstür. temizlik bu devrede öğretilir. yine bu evrede güven duyma ve vazgeçme zamanını bilme öğrenir. ama çocuk tuvalet yapmaya zorlanırsa, vazgeçmeyen, istifçi ve pinti bir kişiliğe bürünebilir. mesela çöp biriktirenler gibi. hatta bu baskı onu eziyet etmeyi seven biri haline bile getirebilir. eğer düzenli yapmak konusunda zorlanırsa her zaman düzenli olmak konusunda bir takıntıya ya da isyana veya düzensiz ve dağınık olmasına yol açar. bu dönemi çok serbest bir ortamda geçiren çocuk ise savurgan, kumarbaz, düzensiz, sorumsuz, dağınık bir insan olabilir. buna da anal sadizm adı verilir. bu devre ile alakalı olarak de sade'nin yatak odasında felsefe'nin baş karakteri dolmance gelir aklıma.herif tam bir pisliktir bana göre.


fallik evresinde ise çocuk kendi cinsel organı ile oynar ve cinsiyetinin farkına varır. kız ve erkek çocuklarda evre farklı şekilde işler. erkek çocuk annesine karşı güçlü bir arzu duyar ve anne babası arasındaki bağı fark eder. babasını kıskanır ve ona nefret besler(oedipus kompleksi). üstelik babasının gerçek arzusunu bileceğinden de korkar. en sonunda ise cezalandırılmaktan, yani iğdiş edilmekten korkar. çözümünde ise babasına benzer. sonunda babası onu sevecek ve cezalandırmayacaktır. kız çocukları ise erkeklerden farklı bir cinsel organa sahip olduklarını anlayınca düş kırıklığına uğrarlar. bu durumdan annesini sorumlu tutar. bu nedenle de annesi bir sevgi nesnesi olmaktan çıkar, tüm sevgisini babaya yöneltir. çünkü baba değerli bir organa sahiptir. babasına ve diğer erkeklere bir kıskançlık duyar. freud buna "penise imrenme" diyor. kız çocuk ileride erkek doğurursa bu korku büyük ölçüde giderilir. yine bu dönemde cinsel kimliğe uygun oyuncak, kıyafet vb seçilmelidir. kız çocuklarının bu dönemdeki spesifik davranışı ise kesmektir(saç, elbise, vs). nedeni ise kendisinden kesildiğine inandığı şeydir.

latan evre ise 6-12 yaş arasındadır. bu dönemde cinsel içgüdüler uykudadır. beşinci yaştan sonra çocuk yoğun bir dinginlik içine girer. bu da genital dönemine kadar sürer. (erikson'a göre ise bu devre en önemli devredir. çocuk, ortaya çıkardığı ürünlerle tanınmak, takdir edilmek ister. bu dönemin en büyük tehlikesi aşağılanma ve yetersizlik duygusunun gelişmesidir. insan bu dönemi sağlıklı atlatamadığında aşağılık duygusu gelişmiş olabilir. mesela seri katiller, aşağılık duygusunu bastırmak için öldürür ve genelde bu evrede yaşadıklarından etkilenmişlerdir.)

genital dönem öncesinin nesne seçimleri doğaları itibariyle narsistiktir. birey kendi bedenini uyararak doyum sağlar. bireyler sadece kendi bedeninden aldığı doyuma bazı hoşlanımlar katabilirler. ergenlik döneminde özseverci duyguların bir kısmı gerçek nesne seçimlerine yönelir. ergen, diğer insanları yalnızca özseverci araçlar diye değil, onları düşünerek sevmeye başlar. bu dönemde yine cinsel çekicilik, toplumsallaşma, grup etkinlikleri, meslek planlaması ve yuva kurma isteği belirir. ergenliğin sonuna doğru toplumsallaşmış ve diğer insanları düşünerek yapılan nesne seçimleri oldukça tutarlılık göstermeye başlar. artık birey hoşlanım arayan özseverci çocuktan, gerçeklere yönelik toplumsallaşmış yetişkine dönüşür. genital öncesi tepiler, genital dönem tepileriyle yer değiştirmemiştir. oral, anal, fallik dönem tepileri, genital dönem tepileriyle birleşmiş, kaynaşmıştır.
genital dönemin en önemli ve belirgin işlevi üremeye yöneliktir. psikolojik süreçler ise bu işlevin başarılmasına yardım eder. 

ama şunu belirtmekte fayda vardır. freud, pek çok psikolog tarafından bilimsel olmaması veya test edilemez olması nedeniyle dışlanmıştır. onunla 7 yıl birlikte çalışan jung, onun cinselliğe fazla önem verdiğini söylemiştir. bu yüzden freud ile yollarını ayırmıştır.


kaynak: ntv yayınları'nın psikoloji adlı çalışması, bir kaç internet sitesi ve ekşi sözlük ve bir arkadaşımın yazdıkları.  

not: ekletmek istediklerinizi eklerim.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails

...

ilet:

ytravisbickle@hotmail.com

Sayfalar

telif falan istemiyorum, iyi eğlenceler... Blogger tarafından desteklenmektedir.